Kumluca

Kumluca İlçesi, Batı Akdeniz bölümünün, Antalya Körfezi'nin batı kısmındaki Teke Yarımadası diye adlandırılan Antalya Körfezi ile Fethiye Körfezi hizasında Akdeniz'e doğru uzanan uzantı üzerinde ve Antalya’ya 90 km uzaklıktadır. İlçenin yüzölçümü 1253 km2'dir. İlçenin güneyinde Akdeniz, batısında Finike ilçesi, batı ve kuzeybatı yönünde Elmalı ilçesi bulunmaktadır.

KumlucaDetaylı Bilgi

Kumluca, üç tarafı dağlarla çevrili, denizden kuzeye doğru uzanarak tatlık mevkiinde son bulan verimli bir ova üzerinde yer almaktadır. Bu ovanın doğuya doğru uzantısı üzerinde Mavikent beldesi bulunmaktadır. Ova üzerinde Mavikent’ ten başka altı köy daha vardır. İlçenin kuzeyindeki dağlar gittikçe yükselerek Beydağları’ na kadar uzanan engebeli bir arazi oluşturmuştur.

Kumluca İsmi

Henüz bugünkü ilçe merkezinde hiç, yerleşme yokken, Sarıkavak`tan bir köylü Gavur deresinin batı kıyısında kumluk ve fundalık bir arazi olan şimdiki şehir merkezinin bulunduğu yere karpuz ekmiş. Kumsal ve verimli arazide karpuzlar oldukça iri olmuş. Yetişen karpuzları yetiştiricisi köylere götürüp satarken, köylüler bu karpuzları nerede yetiştirdiğini sormuşlar. O da “derenin kıyısındaki kumluca yerde” diye cevap vermiş. Bu köylünün meşhur karpuzlarının methi, karpuzların yetiştiği yerin adının zamanla “Kumluca” olmasına neden olmuştur.

Tarih

Kumluca’nın ilk yerleşimi ilçenin merkezinin 5 km kadar doğusunda, tepelerin eteklerinde Sarı Kavak adıyla 1830 yıllarında kurulmuştur. Elmalı’dan ayrılan Finike ile Antalya’ya bağlı Iğdırmağardıç Bucağı Kumluca ve Kemer diye ikiye ayrılarak, Kemer Antalya’ya, Kumluca’da Finike’ye bağlanmıştır. Bu sırada Sarıkavak, Iğdırmağardıç Bucağının bir mahallesidir. Bugünkü Kuzca Köyü ise o zaman ayrı bir bucak idi. 1924 yılında Kuzca Bucağının merkezi Gödene’ye (Altınyaka) alınmış ve zamanla göçebe halkın yerleşerek kalabalık bir merkez haline getirdiği bugünkü ilçe merkezinin bulunduğu yerde kumluca bucağı kurulmuştur. Kumluca bucağı sonraları daha da büyümüş, 7033 sayılı kanunla 1958’de Finike’den ayrılarak ilçe olmuştur.

KUMLUCA’DA TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR

İlçemiz ilkçağlardan beri birçok devletlerin yerleşim alanı içinde yer almıştır. Bunlardan Likyalılar, Fenikeliler, Romalılar ve bir kavim olan Selimler sırasıyla ilk yerleşip dağılan topluluklar olarak bilinir.

RHODİAPOLİS

Antalya’nın Kumluca İlçesi, Sarıcasu Köyü sınırlarında yer alan kent, Rhodos kolonizasyonunda kurulduğu için adını da buradan alır. Adını Hekataios’tan öğrendiğimiz yerleşim, Theopompos’a göre ismini Mopsos’un kızı Rhodos’tan almıştır. Ancak, kentin Likçe isminin Wedrei (Wedrennehi/Wedrenni) olduğu düşünülür. Dynastik Dönem sikkelerinde de Wedrei adı, Trbbenimi ile birlikte görülür. Bu durum Rhodos Kolonizasyonu öncesinde de burada bir yerleşimin olabileceğini düşündürür. Likya Birliği’nin üyesi olan kentte şimdilik bilinen en erken kalıntılar Klasik Çağ kaya mezarlarıdır. Görülen kalıntılar yoğunlukla Roma ve Bizans dönemlerindendir. Bunların en önemlileri tiyatro, hamam, agora/stoa, sebasteion, tapınaklar, kilise, sarnıçlar, kenotaph, nekropoller ve konutlardır.

Adından anlaşıldığı üzere, Gagai, Phaselis, Korydalla ve Olympos gibi Rodos kolonisidir.

Theopompos’un belirttiğine göre Rhodiapolis adını Mopsos’un kızı Rhodos’tan alır. Ancak eski adı olan “Wedrei (Wedrennehi/Wedrenni)”, Rhodiapolis adını almadan önce de burada bir yerleşim olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Kaya mezarlarındaki Likçe yazıtlardan, sikkelerden ve Xanthos TL 149-150 nolu yazıtlardan bilinen bu isim nedeniyle kentin Likya ile bağlantısı belirlenebilmektedir. (Likçe yazıtlardan ikisi Rhodiapolis’te biri de Korydalla’dadır). Perikle’nin babası mı yoksa ağabeyi mi olduğu henüz tam bilinemeyen Trbbenimi’nin Rhodiapolis’te sikke bastırdığı bilinmektedir. Adını Hekataios’tan öğrendiğimiz yerleşim Rodoslular tarafından koloni olduktan sonra gelişmiştir. Bölgedeki tüm kentler Likya Birliği’nin üyesidirler. Rhodiapolis ve Gagai sikkelerinde “Likyalı” oldukları belirtilir. Yüzeyde 7. yy ve öncesine ait bir iz görülmemektedir. Görülen en erken iz Klasik Likya mezarlarıdır. Rhodiapolis’in de denize açıldığı Gagai Likya’nın coğrafyada son GD köşesidir. Kutsal burunla (Hiera Akra yada Gelidonya Burnu) noktalanan köşenin bir yanı Pamfilya Denizi (Mare Pampylium) bir yanı da Likya Denizidir (Mare Lycium). Kumluca’da yukarı çıkıldığında sırasıyla Korydalla, Rhodiapolis, Kormos, Akalissos ve İdebessos dizilir. Korydalla Rhodiapolis’e bağlı küçük bir birimdir. Korydalla’nın neredeyse tüm yapı taşları Hacıveliler, Kumluca, Çalka ve Hızırkahya gibi köylere taşınmıştır. Bu taşlardan birisi Likçe-Yunanca çift dilli yazıtıdır ve bir ev inşaatında kullanılmıştır.

Kentin en ünlü siması Opramoas’tır. Ve en iyi bilinen yapısı da Opramoas’ın anıt mezarıdır. Antonius Pius döneminde (İS. 138-161) yaşamış olan bu kişi Likya’nın en zengin adamıydı ve en ünlü hayırseveriydi (Euergetes). Annesi Korydallalı babası Rhodiapolisliydi. Oinoandalı C.Julius Demosthenes yada Lykiarkhos Licinnius Longus gibi tüm Likya’da ünlü ve zengin akrabaları vardı. Ataları Likya Birliğinde Lykiarkhia (Likya Birliği Başkanı), Strategia (Ordu Komutanlığı) ve Hipparkhia (Süvari Birliği Başkanlığı) gibi çok yüksek makamlara gelmişlerdi. Kardeşi Apollonios İmparator Kültü Başrahibi, Likya Birliği Yazmanı ve Lykiarkhos idi. Opramoas’ın ilk görevi İS. 114 yıllarında Arkhipylakia olmuştur. 136 yılında İmparator Kültü Başrahipliği, Likya Birliği Yazmanı ve Lykiarkhos olmuştur. Çok kez onurlandırılmıştır. Opramoas’ın neredeyse tüm Likya’da yardım etmediği kent yok gibidir. En faal yılları İS. 114-152/153 yıllarıdır. Özellikle 141 depreminden sonra yıkılan pek çok yapı Opramoas tarafından parası verilerek onarılmıştır. 3000 dinardan 100.000 dinara kadar değişen miktarlarda yardım etmiştir. Kent ayırmadan Limyra’dan Patara’ya Ksanthos’tan İdebessos’a kadar sıkışan Opramoas’a koşmuştur. En büyük yardımı 100.000 dinarla Myra ve 80.000 dinarla Tlos’un almış olması dikkat çekmektedir. Kentlere yapılan yardımlar dışında örneğin yaşayanlar için kefen parası, genç kızlar için çeyizlik ve yoksullara doymalık gibi pek çok konuda topluma yardımda bulunuyordu. Tüm bu yardım listesi ve onurlandırmalar yanında Roma kayzerleriyle olan mektuplaşmaları içeren 12 yazıt, prokuratorlardan gelen 19 mektup, Likya Birliğine ait 33 döküman Opramoas’ın anıt mezarı duvarlarını doldurmaktadır. Bu mektuplar özellikle Antonius Pius ile olan yazışmalardır. Yazışmalar içerisinde bu kişinin Lykiarkh (Likya Birliği Yöneticisi) olduğu da anlaşılmaktadır. Mezar anıtı tiyatronun GB’sında bulunmaktadır. Bu yazıt, Likya’nın belki de tüm Anadolu’nun en uzun yazıtı olma özelliğini taşımaktadır. Yazıtlar Tituli Asiae Minoris’te toplanmış ve çoğunlukla yayınlanmıştır. Anıtın cephesiyle iki yan yüzündeki yazılar imparator ve procurator mektuplarıyla birlik toplantılarına ait tutanaklardır. Opramoas’ın bir başka özelliği ise Hadrianus’un anılarında gizlidir. Hadrianus, “Asya olaylarını detaylıca bilen Likyalı tüccar Opramoas’ın gizli raporlarının Palma tarafından alaya alındığını” anlatır. En geç kalıntılar İS 7. yy’a ait olabilirler. Yerleşim bu tarihle birlikte terk edilmiş olmalıdır. Rhodiapolis sikkelerinin ele geçen çoğunluğu Gordianus III’e (İS. 3. yy ortaları) aittir. Bunların ön yüzünde Gordianus III’ün portresi arka yüzlerinde de Athena bulunmaktadır. Kente ait bilinen en erken sikke Likya Birliği sikkesidir İÖ. 168). Birlik sikkesinin ön yüzünde Apollon arka yüzünde ise Kithara vardır.

OLYMPOS

Olympos Antik Kenti Likya Bölgesi’nin doğusunda; günümüz Antalya il merkezinin 80 km. kuzeybatısında yer alır. Doğu yönünde denize kıyısı olan kent, kuzey ve güney yönden de yüksek dağ sıraları ile çevrili korunaklı bir vadi içinde konumlandırılmıştır. Ortasından geçen Akçay, kenti kuzey ve güney olmak üzere ayırır. Alandaki kazı çalışmaları Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nden B. Yelda Olcay Uçkan tarafından yürütülmektedir.

Olympos’un ilk kuruluş tarihi bilinmese de ilk Helenistik döneme kadar uzanır. Özellikle güney kentte ve nehrin iki yanında Helenistik duvar kalıntıları halen görülebilmektedir. M.Ö. 2. yüzyıldan itibaren Roma ile Anadolu’daki kentler arasında çatışmalar yaşanmış ve bu mücadelede Kilikyalı korsanlar Anadolu’daki kentleri desteklemiştir. M.Ö. 100’de Roma senatosu Lex de Provinciis Praetoriis adı verilen bir kanun hazırlayarak korsanlarla başa çıkmaya çalışmıştır. M.Ö. 78’de ise Roma, Kilikya’nın stratejik konumunu algılayarak, Publius Servilius Vatia’yı korsan hareketlerini sona erdirmek için görevlendirmiştir. M.Ö. 77-76 yıllarında Servilius Vatia, Likya’da Olympos, Phaselis ve Korykos kentlerini zapt etmiştir. Likya genelinde korsanlarla işbirliğine girilmemesine rağmen Doğu Likya’da karışıklıklar baş göstermiş ve Phaselis, Korykos, Olympos ile Pamphylia’da pek çok yeri zapt eden korsan şefi Zeniketes, M.Ö. 77-76’da Vatia’nın beyliğine son vermesine kadar bu kentlerde hâkimiyetini sürdürmüştür. Strabon’un Artemidoros’tan aktararak anlattığı bilgilere göre, Olympos Likya Birliği’nde üç oy hakkına sahip altı şehirden biridir ve Likya’nın doğusunu temsil etmiştir. Olympos bu dönemde OΛYMΠH ΛYKIΩN etnikli sikkeler basmıştır. M.Ö. 2. yüzyıldan M.Ö. 1 yüzyıla geçiş döneminde ise, Likya Birliği’nde üç oy hakkına sahip şehirler sikke basmaya devam ederken Olympos’un birlik sikkeleri sona ermiştir. M.Ö. 81 yılına tarihlendirilen Lagina Hekate kutsal alanındaki bir yazıtta da Birlik üyesi kentlerin içinde Olympos yerine Limyra’nın adının geçmesi, bu dönemde kentin Likya Birliği’ne üye olmadığını gösterir. Olympos ve komşu şehir Phaselis’in Likya Birliği’ne giriş nedeni ve zamanı tam tespit edilememiştir. Birliğe ait sikkelerden sonra aniden bunların taklidi olmakla birlikte, birlik etnikonu taşımayan ve Pseudo-Birlik sikkeleri adı verilen sikkeler basmışlardır. Pseudo-Birlik sikkelerinin basımı M.Ö.2. yüzyıl sonlarında başlamış ve M.Ö. 77’ye kadar devam etmiştir. Bu sikkelerde birlik etnikonu bulunmaması Olympos’un Korsan hâkimiyetine girdiğini gösterir. Arap donanmasının M.S. 646’dan 8. yüzyılın ortasına kadar Doğu Akdeniz’deki etkinlikleri, özellikle kara yolu ile Anadolu’nun iç bölgelerine bağlantısı sınırlı olan Likya kentlerini olumsuz etkilemiş olmalıdır. Arap saldırılarının Akdeniz kıyısındaki kentlerde yol açtığı sorunlar, M.S. 692 yılında toplanmış olan Trullo Konsili’nde alınan kararlarda izlenebilmektedir. Barbarlar olarak adlandırılan Arapların istilaları sonucunda din adamlarının seyahat etmesinde ortaya çıkan güçlükler nedeniyle, bu tarihe kadar her eyalette yılda iki kez yapılması gelenek haline getirilen sinodların yılda bir kez yapılmasına kara verilmiştir. Diğer bir kararda ise barbarların saldırıları nedeniyle Kıbrıs adası piskoposu Ioannes’in cemaati ile birlikte Hellespontos’a göç ettiği öğrenilmektedir. Likya Bölgesi’ne çok yakın olan Kıbrıs’ta yaşayan din adamlarının Arap saldırıları sırasında aldıkları Ada’yı terk etme kararı, olasılıkla deniz yolculuklarında Kıbrıs’tan sonraki demirleme yeri olan komşusu Likya’nın da özellikle kıyı kentlerinde önemli nüfus hareketlerine neden olmuştur. M.S. 8. yüzyılın ikinci yarısında, halifeliğin Şam’dan Bağdat’a geçmesi sırasındaki olaylar nedeniyle, Arapların Akdeniz’deki ve dolayısıyla Likya üzerinde etkinliklerinin geçici bir süre için azaldığı tahmin edilebilir. Haçlı seferleri sırasında Venedik, Cenova ve Rodos şövalyelerinin istilasına uğrayan Olympos’ta, bu devirde Akropol ve Ceneviz tepesi olarak adlandırılan yamaçlarda savunmaya yönelik yapılaşmalar ile kent içerisindeki bazı yapılarda yerleşmeler olması muhtemeldir.

15. yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet devrinde tüm Teke Yarımadası, Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ancak bu dönemde kentte bir Türk yerleşimi olduğuna dair hiçbir kalıntı mevcut değildir. 18. yüzyıldan 20. yy başına kadar Yörüklerin kenti kışlak olarak kullandıkları bilinmektedir. Ancak yaklaşık 1850’li yıllarda Kıbrıslı Hacı Hasan isimli bir kişi tarafından Güney Liman Caddesi üzerine bir su değirmeni inşa edilmiştir.

KUMLUCA’DA SELÇUKLU – OSMANLI DÖNEMİ

İğdir, Osmanlılar döneminde Teke Sancağına bağlı İğdir nahiyesi, İğdir ve İğdir maa Kardıç kazası, İğdir maa Kardıç nahiyesi olarak bilinen bölge kabaca doğuda Antalya’nın batı köyleri, güneyde Akdeniz, batıda Alakır çayı, kuzeyde Elmalı ve Korkuteli ile çevrilidir. Günümüzde bu saha içinde Kumluca ve Kemer adlarında iki ilçe bulunmaktadır.

İĞDİR

Osmanlı belgelerinde İğdir şeklinde geçen boyun adı ilk defa VIII. yüzyılın ortalarında Moğolistan’ın Tarbagatay dağlarının 2 km. güneyine Uygur Kaganı Moyun-Çor tarafından diktirilen Terhin Yazıtı’nın güney kısmında “..İgdir bölük..” şeklinde geçmektedir. Kaynaklardan Oğuzların Üç-Oklar koluna mensup olduğunu öğrendiğimiz İğdir boyu, XVI. yüzyıl kayıtlarına göre Anadolu’da ekinlik, köy, nahiye statülerinde olmak üzere toplam 43 adet birime yerleşmiş durumdadır. Bu yerleşim birimlerinden en büyüğü ise Teke Sancağının merkez kazası olan Antalya kazasına bağlı İğdir nahiyesi idi.

Osmanlı Dönemi: İğdir Nahiyesi/Kazası

1393 yılında Teke-Eli’ni zapt eden Yıldırım Bayezid, burayı önce oğlu İsa Çelebi’ye sonra ikinci oğlu Mustafa Çelebi’ye sancak olarak vermiştir. Osmanlı arşiv belgelerinde ise XV. yüzyıldan itibaren İğdir bölgesine ilişkin verileri görmek mümkündür. XVI. yüzyılın ikinci yarısında İğdir nahiyesinde 781 hanede 4000–4500 arasında nüfusun yaşadığını söyleyebiliriz. İğdir bölgesinde bulunan İğdir Hisarı adlı iskan merkezi XVII. yüzyılda İğdir kazasının merkezi konumundadır. 1500 Yıllarında Adrasan (Piri Reis Anlatıyor) uŞilden Burnu; büyük dağlardan gelep, denize inmiş, sarp kayalık bir limandır. Karşısında dört küçük ada vardır. Burna en yakın olan; sivri bir adadır. Ada ile burun arasına demirlenirse, 35 kulaç vardır. Fakat burnun yarım mil kadar poyraz tarafına demirlenirse; 60 kulaç su vardır. Poyraz tarafında büyük bir ada daha vardır. Ada ile sahil arasında büyük parçalar (gemiler) geçer. Burası derindir. Ada’nın poyraz tarafında büyük bir bucak vardır. O bucak’ta bir incir ağacının dibinde bir kayığın su almasına elverişli küçük bir kaynak vardır. Yaz-kış suyu eksik olmaz. Önü de iyi yataktır. (Gemilere barınma yeridir). Adanın karayel tarafında; Anadolu kenarında, gündoğusu poyraza karşı bir körfez vardır. Ecnebiler buraya: VENEDİK LİMANI, Türklerse; ADİRASAN (Adrasan) derler. Limanın nişanı: iki tarafındaki dağlardır. Liman, uzaktan düz bir dere gibi görünür. Poyraz tarafında yumru bir burun vardır. Burun ucu; küçük bir taş adadır. O adayı karayel tarafından dolaştıktan sonra, Porto Ceneviz Limanı’na gelinir. Liman ağzı, yıldıza (kuzeye) karşıdır. Çok örtülü bir limandır, uzaktan gelirken belli olmaz. XVII. yüzyılda yaşayan ünlü Türk bilgini Kâtip Çelebi, 1648 yılında yazmaya başladığı “Cihannüma” adlı eserinde Liva-i Teke’nin içinde İğdir’in de bulunduğu dokuz kazası ve Istanos adlı bir nahiyesi olduğunu kaydeder. Kâtip Çelebi, doğrudan İğdir kazasını anlattığı kısımda ise “Antalya garbisinde bir merhale beş-on karyelü bir kazadır. Azim dağlar saib, dahi sengistandır. Deryaya karibdir. Yaylakları ve kışlakları vardır. Eyyam-ı sayfede küffar korkusundan dağlarda olan karyelere göçerler. Binek dağlarında keçiboynuzu çok olur. Dahi latif inciri ve üzümü olur. Eğneleri nadir vemmütaaleri kerestedir. Ekser halkı çulhadır” demektedir. Aynı yüzyılın (XVII.) ikinci yarısında Anadolu’yu dolaşan Evliya Çelebi’nin bölge adı olarak kullandığını tahmin ettiğimiz İğdir’in “yolları sarp ve vacibü’s-seyr bir şehri olmamak ile ol semte azimet etmeyüp şark canibine altı saat sarp çengelistan yollar ve beller aşup” Evsaf-ı Kal’a-i Azrasan (Adrasan) ulaşmıştır. Adrasan adlı kaleye geldiği zaman çok yağmur yağdığı için fazla etrafı gözlemleyemediğini söyleyen Evliya Çelebi, bölge hakkında şunları söylemektedir. “Adrasan kalesinin serdarı ve kethüda yeri yoktur. Adrasan kalesi sarp yalçın kaya üzerine beşgen şeklinde küçük bir kaledir. Sarp kalenin kırk neferatı vardır. Yüksek ve iki kattan oluşan surun dış katı yer yer yıkılmış ise de iç kale çok sağlamdır. Kalenin aşağı varoşu toprak örtülü evlerden oluşan bir mahalledir; camii, hamamı ve hanı vardır. Ayrıca limon ve turuncu boldur.”

Osmanlı devletinde 1831 yılında yapılan ilk nüfus sayımında Antalya ve bağlı kazaların sayım işlemini Silahşorandan Hidayet Ağa yapmış olup, Kaza-i İğdir maa Kardıç’ta 1893 İslam’ın yaşadığını tespit etmiştir. Bu dönemde sadece erkek nüfusun yazıldığını düşünürsek İğdir kazasında 4000–5000 kişinin yaşadığını tahmin edebiliriz. 1850 yılına ait Devlet Salnamesi’ne göre Eyalet-i Karaman’a bağlı olan Liva-i Teke’nin merkezle beraber dokuz kazası vardır: Bunlar “Antalya maa nahiye-i Istanos Murtana nam-ı diğer Kürd aşireti, İğdir maa nahiye-i Kardıc, Finike, Kaş, Kalkanlu, Elmalu, Germeği nam-ı diğer Bucak maa nevahi-i Millüve Karahavz (Karaöz olmalı), Kızılkaya, Serik nam-ı diğer Karahisar-ı Teke maa nevahi Beşkonak aşiret-i Gebiz”dir. 1856 yılına ait Salname-i Devlet-i Aliyye-i Osmaniye/Devlet Salnamesi’ne göre Liva-ı Teke aracılığıyla Eyalet-i Karaman’a bağlı İğdir kazası “İğdir maa nahiye-i Kardıç” adıyla kazalık statüsünü korumuştur. 1864 yılında çıkarılan İdare-i Vilayet Nizamnamesi ‘ne göre İğdir kazası maa nahiye-i Kardıç nahiye yapıldı.İlk Konya Vilayet Salnamesine göre on beş köy ve 1671 nüfusa sahip İğdir ve Kardıç nahiyesi”Kaza-i Elmalu Finike maa İğdir ve Kardıç nevahisi” adıyla Elmalu kazasına bağlandı.Bu dönemde İğdir-Kardıç nahiyesinin merkezi Sarıkavak/Kumluca idi.

1888 yılına ait 20 nolu Konya Vilayet Salnamesine göre Teke Sancağı’nın merkez kazası olan Antalya kazasına Istanos, Kızılkaya, Bucak, Millü, Beşkonak, İğdir maa Kardıç ve Serik nahiyeleri bağlı idi. İğdir maa Kardıç nahiyesinin Müdürü Mehmet Ali Bey, Naibi Vehbi Bey, Katibi İbrahim Efendi ve Vergi Katibi Halil Efendi idi. Rumi 1308/1892 yılına ait Konya Vilayet Salnamesine göre Antalya merkez kazaya bağlı olan İğdir maa Kardıç nahiyesinin 17 köyü, 887-901 hanesi, 2284 kadın ve 2381 erkek olmak üzere 4416 nüfusu, 43 dükkan, 24 değirmen, 17 cami, 5 medrese, 20 İslam mektebi ve 118 çeşme ile sebili vardır. Nahiye bünyesinde gayri Müslimlere ait mektep ve kilise yoktur. Ayrıca kütüphane, hükümet konağı, askeri debboy, belediye dairesi gibi kurumlar da görülmemektedir. Bu çerçevede Müstakil Teke Sancağı, 23 Temmuz 1914 tarihinde yeniden idari açıdan yapılandırılmış ve Korkuteli, Finike ve Manavgat adlarında üç yeni kaza kurulmuştur.

KUMLUCA

Bölgede bulunan diğer köy isimlerinde olduğu gibi Kumluca adının da bir hayli eski olduğunu görüyoruz. XVI. yüzyılın ikinci yarısına ait Teke Sancağı’nın Defter-i Evkaf-ı Liva-ı Teke adlı vakıf defterinde geçen “Vakf-ı Zaviye-i Şeyh Bey zemin-i Kumluca-Belen der sınur-ı Elmalı der Kaş” ve “Vakf-ı Zaviye-i Mehmed veled-i Savcı der Karye-i Dere kıt’atan iki dönüm yer kullanmaktadır” kaydı hem Kumluca’nın hem de Dere köyün tarihinin günümüzden yaklaşık beş yüz yıl geri gittiğinin açık kanıtıdır. 1567 yılı kaydına göre Elmalu-Kaş sınırında bulunan zemin-i Kumluca-Belen ismi XIX. yüzyılın sonlarından itibaren bu günkü Kumluca bölgesinin genel adına verilmiştir.

SARIKAVAK

Sarıkavak ismi, bölgenin idari literatüründe XV. yüzyılın başlarından beri iz vermektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde 581 no ile kayıtlı olan ve 1419 yılına ait Elmalı’da bulunan Nuh Çelebi İbni Hasan Bey Vakfı’nın gelir kaynakları arasında “Sarukavak denilen arz kıt’ası” kaydı önemli bir kayıttır. Sarıkavak köyünün adını 1289/1873 yılına ait Konya Vilayet Salnamesi’nde tespit ediyoruz. XIX. yüzyılın ikinci yarısında İğdir nahiyesi aracılığıyla Elmalı kazasına bağlı olan Sarıkavak köyünde 48 hanede 110 nüfus yaşamaktaydı. Alakır nehri ve Kumluca bölgesinde Tanzimat’tan sonra adalardan gelen Rumlar bazı iş sahalarında çalışmaya başladılar. Rumlar bugünkü Kumluca adlı yerleşim yerinin beş km kadar kuzeydoğusunda Sarıkavak adlı yerde yerleşmiş olmalıdırlar. Daha sonra kurulacak olan Kumluca’ya yerleşmişlerdir. Bölgeye yerleşen Rumlar daha çok değirmencilik ve fırıncılık ile uğraşmakla birlikte, ticaret ve tarımla da meşgul oluyorlardı. XIX. yüzyılda bölgeyi dolaşan seyyahlardan öğrendiğimize göre bölgede yaşayan bir kısım göçer evliler kışlak olarak Corydalla ve Rhodiapolis’i kullanmışlardır. XIX. yüzyılın sonlarında bu günkü Kumluca kurulup gelişmeye başlayınca Corydalla’daki halk yavaş yavaş Kumluca’ya gelmeye başladı. 1842 yılında bölgeye gelen Spratt ve Forbes ilk olarak Hacıveliler’e uğramış ve burayı “her hafta kurulan pazar için dikilmiş bir sıra kulübeden, Yörük çadırları ile bir demirci dükkânından oluşan küçük bir köydür. Düzlüğün yukarısında ikiden üç yüz ayağa yükselen iki sivri külah biçimindeki tepenin dibinde uzanır” şeklinde tarif etmiştir. Milli Mücadelenin kazanılmasından sonra Anadolu’nun diğer yerlerinde olduğu gibi İğdir-Kardıç bölgesinde yaşayan Rumlar da ülkeyi terk ettiler. Dolayısıyla bölgede yaylak ve kışlak olarak yaşayan halk, Cumhuriyet döneminde Kumluca ve çevresine yoğun olarak yerleşmeye başladılar. Bölgenin Müslüman sakinleri tarımın yanında daha çok hayvancılık ile uğraşmakta idiler.

KUMLUCA’DA BELEDİYE TEŞKİLATININ KURULMASI

1914 yılında yapılan idari düzenleme ile Finike kazasına bağlanan Kumluca nahiyesinde Dahiliye Vekaleti verilerine göre 1928 yılında belediye teşkilatı kurulmuştur. 813 nüfusa sahip Kumluca nahiyesi belediyesinin 1492 lira geliri olup yaptığı toplam harcama ise 1142 liradır. Kumluca belediyesinin 1928 yılında her hangi bir müessesesi ve gayrimenkulü yoktur. 122 Dahiliye Vekaleti Vilayetler İdaresi Umum Müdürlüğü’nün verilerine göre Kumluca’da belediye teşkilatının bir süre faaliyetine ara verdiği anlaşılıyor.

19. 06. 1957 tarihinde TBMM’de kabul edilen 7033 nolu “Yeniden (78) kaza kurulması ve İzmir Vilayetine bağlı Kuşadası kazasının Aydın vilayetine bağlanması hakkında kanun” Resmi Gazete’de 27. 06. 1957 tarih ve 9644 sayı ile yayınlandı. Söz konusu kanunun 1/A cetvelinde adı geçen Finike kazası Kumluca ve Gödene nahiyeleri 1 Nisan 1958 tarihinden geçerli olmak üzere merkezi Sarıkavak olan Kumluca adı altında ayrı bir kaza oldu. Kumluca kazasının merkez nahiyesine Adrasan, Belen, Beşikçi, Çayiçi, Gerçen, Hacıveliler, Hazırkahya, Kağaz, Kumluca-Yazırı, Örtekiz, Salur, Sarıcasu, Savrun, Toptaş ve Yenice adlarında on beş köy, Gödene nahiyesine Gödene (Nahiye merkezi), Dereköy, Gölcük, Karacaağaç, Karacaören ve Kuzca adlarında altı köy bağlı idi.

Coğrafya

Kumluca İlçesi, Batı Akdeniz bölümünün, Antalya Körfezi`nin batı kısmındaki Teke Yarımadası diye adlandırılan Antalya Körfezi ile Fethiye Körfezi hizasında Akdeniz`e doğru uzanan uzantı üzerinde ve Antalya`ya 90 km uzaklıktadır. İlçenin yüzölçümü 1253 km2`dir. İlçenin güneyinde Akdeniz, batısında Finike ilçesi, batı ve kuzeybatı yönünde Elmalı ilçesi bulunmaktadır.

İlçe üç tarafı dağlarla çevrili, denizden kuzeye doğru uzanarak tatlık mevkiinde son bulan verimli bir ova üzerinde yer almaktadır. Bu ovanın doğuya doğru uzantısı üzerinde Mavikent beldesi bulunmaktadır. Ova üzerinde Mavikent`ten başka altı köy daha vardır. İlçenin kuzeyindeki dağlar gittikçe yükselerek Beydağları`na kadar uzanan engebeli bir arazi oluşturmuştur.

İklim Kumluca`da yazları kurak ve sıcak, kışları ılık ve yağışlı geçen tipik bir Akdeniz İklimi hüküm sürer. İlçe merkezine hemen hemen hiç kar yağmaz. Fakat Altınyaka, Gölcük, Kuzca, Büyükalan ve Dereköy gibi yüksek yerlere kış aylarında kar yağar. Bu iklim Seracılık için dünyanın en uygun iklimidir.

Turizm

İlçede; Olympos, Corydella, Rhodiapolis, İdebessiois, Gagae gibi önemli antik kentler bulunmaktadır. Özellikle, Olympos çok fazla yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmektedir. 1991 yılında bu antik şehirde yapılan çalışmalar ve ortaya çıkarılan tarihi eserler, buranın tarihi ve turistik değerini daha da artırmıştır.

İlçenin sahil şeridi 30 km.`dir. Bu sahil şeridinde Çavuşköy Kasabası`ndaki Adrasan koyu ile Olympos koyu; otel, motel, pansiyon ve restoranları ile yerli ve yabancı turistlere hizmet vermektedir. Mavikent Kasabası Karaöz Koyu`nda ise, tatil siteleri bulunmaktadır. Mavikent beldesi ile Finike ilçe sınırı arasındaki sahil şeridi, şu anda sadece yöre halkı tarafından inşa edilmiş ahşap evler (obalar) ile iskan edilmiştir. Ancak, Mavikent ve Beykonak sahillerinde tatil siteleri inşaatları yapımı da devam etmektedir.Ayrıca yayla turizmi olarak yerli halkın yaz döneminde yaylalara göç etmesiile olur.Ayrıca yabancı turistler yaylalara turlar düzenleyerek günibirlik olarak yaylaların o muhteşem havası suyu ve görüntüsüyle başbaşa mutlu saatler geçirirler.

KumlucaHaritadaki Konumu

KumlucaGörülecek Yerler

KumlucaBuradan Katılabileceğiniz Turlar & Aktiviteler

Aramanızla eşleşen herhangi bir tur bulunamadı.

Filtreleme seçeneklerini değiştirerek tekrar deneyebilirsiniz.

Sosyal medyada paylaş

Bir yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir

İndirim Bildirimleri

Turlar ve oteller hakkında indirim bildirimlerini almak için e-posta aboneliğinizi başlatın.