İbradıDetaylı Bilgi
İbradı Türkiye’nin güneyinde bulunan Antalya şehrinin küçük bir ilçesidir. Küçük olmasına karşın gezilip görülecek yerlerin sayısı ve tarihi yapıları oldukça fazladır. Kuruluş tarihi tam olarak bilinmeyen ilçenin nüfusu 3.000’ dir. Fakat yapılan arkeolojik kazılar sonucunda ele geçen veriler ilçenin roma dönemine kadar uzandığını göstermektedir. Osmanlıca ’da “soğukluk” anlamına gelen ibradi 13. Yüzyılda Selçuklu devletinin himayesi altına girmiştir.
Tarih
Psidya sınırları içinde yer alan İbradı’nın kuruluş tarihi tam olarak bilinmiyor. Ancak, İbradı ve çevresinde bulunan kalıntılardan Roma devrine uzandığı tahmin ediliyor Örneğin, İbradı’ya 2 km. mesafede kurulu Ormana Belediyesi ile 7 km. mesafedeki Ürünlü Köyü’ nün arasında helenistik dönem Erymna Antik Kenti’nin kalıntıları mevcuttur. Kentin nekropolü ise Ormana’yı çevreleyen kayalık sırtlardır.
Yine Ormana’ya 11 km. uzaklıkta Çukurviran Köyü çevresinde Helenistik dönemlere ait kalıntılar görülmektedir. İbradı kervan yolunun Kesikbel mevkiinde bulunan Selçuklu Kervansarayı’ndan geriye sadece temel taşları kalmıştır. Evliya Çelebi, ünlü Seyahatname’sinde ibradı’nın 17. Asırda oldukça mamur ve mühim bir belde olduğunu yazar.
Yörenin yerleşim coğrafyasını Manavgat Çayı belirler. Kimyos ovası’nın güneyinden doğan Manavgat, batısındaki Ormana’nın güneyinden gelen Söğüt Çayıyla birleşir ve Gödene’nin batısından güneye doğru uzanır. Kendi içine kapalı topografyasında Melas bin yıllar boyunca bir çok yerleşimlere, özelliklede dağlı Pamfilyalılar’a ve kuzeyden güneye sarkan Homonadlar gibi çok gelişmemiş ilkel budunlara yurt, sığınak olmuştur. Bu bölgede çevresinde tespit edilen antik yerleşimlerin Etenna, Gotenna, Erymna gibi antik adları bilinenler. İbradı, Unulla, Minareli, Sinan Hoca, Güzelsu, Cevizli ve Bademli gibi antik adları bilinmeyen ve çiftlik boyutunda daha küçük boyutlu yerleşimlerde vardır.
Genel olarak bölgenin bugün çoğunlukla ayakta olan ahşap-moloz taş birlikteliğinden üretilen özel mimari karakterinin de, geçmişten bugüne çok da değişmeyen doğa ve malzeme nedeniyle geçmişinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Aşağıda anlatılacak olan antik mimari karakter ile benzeşen ayakta kalmış son dönem yapıları Anadolu’yu terk eden ve yüzyılın başındaki nüfus sayımlarına göre çoğunluğunu oluşturan Rumlardan kaldığı bilinmektedir. Türk döneminde ise sürdürülmüş olan yapı tekniğinin yeni katkılarla aynı temele oturduğu gözlenir. Kısıtlı tarım alanları ve düzensiz iklim nedeniyle hayvancılık ve ormancılığa dayanan geçim biçimlerinde de çok farklılık olmadığı anlaşılmakta, günümüz geçmişi, geçmiş günümüzü aydınlatmaktadır. Pamfilya Ovası’nın kuzeyinde kalan dağlık bölge, Etanna egemenliğindeydi. Arazi Antik devirde sık zeytin ağaçları kaplıydı. Bugün hala, zeytinyağı çıkarmak için kullanılan yapıların kalıntıları çevrede çokça görülmektedir. Yağ ticareti Etanna ve çevresine yüksek bir refah düzeyi sağlamıştı. Etanna kenti kalıntıları bu zenginliği yansıtırken, diğer Melas Vadisi yerleşimleri ilkel toplulukların yaşadığı ve uygarlaşma ortamı sunmayan topluluk ve yönetim karmaşaları arasında nitelikli ve yaygın hale gelememişlerdir. Yağ, Side ve Aspendos’tan ihraç edilmiştir. Etanna, Pamfilya ile Pisidya arasında bulunduğundan, bir aracı rolü oynamıştır.
Yukarıda birer cümleyle özetlenmeye çalışılan Akseki çevresi kalıntılarından başka pek çok yer adının antik dönemden günümüze ulaştığı anlaşılmaktadır. Örneğin Güneyaka’nın Emerya, Dutluca’nın Gelves, Sadıklar’ın Gravganda ve Emiraşıklşar’ın Zomana olduğu gibi, Etanna, Gotenna ya da Erymna’da olduğu gibi büyük boyutlu yerleşim adları ise daha az bozularak kalmıştır: birinin Gödene, diğerinin Ormana’ya dönüştüğü gibi.
Hititler Beyşehir’den Akseki’ye kadar uzanan yörede birçok yerleşim yerleri kurmuşlardı. Grek ve Roma Dönemlerinde de, yörenin önemli noktalarında kuleler ve kaleler inşa etmişlerdi. Örneğin; ilçe merkezine 3 km uzaklıktaki Ormana’da Erimna, daha güneyde Gotenna (Gödene) ve İbradı’nın bir mahallesi olan ve ilçe merkezine 12 km uzaklıktaki Çukurviran’da, Soğoluk ve Kayadibi mevkiinde birçok Yunan ve Roma ve Bizans Devri kalıntılarının bulunması, bu yörenin çok eski devirlerden beri iskan edildiğini göstermektedir. Bunlardan başka İbradı çevresinde cismi henüz belirlenmeyen antik devre ait , iki eski kent kalıntısı daha vardır. Antik Devir kentlerini içeren haritalarda bu yöredeki Etenna (İvgal), Gotenna (Gödene), Erimna (Ormana) Ormana adlarında üç kent devletinin varlığından söz edilmektedir. Bu kentlerden Akseki’ye patika yollar vardı ve bu eski üç kent devletinin limanı Akdeniz kıyısında yer alan Side idi. Alara ve Alanya ise Side’ye göre ikinci derecede önemli limanlardı. İÖ 334’de Büyük İskender’in Anadolu’nun batı kıyısı boyunca Kemer’in güneyindeki Phaselis antik kenti yönünden ilerleyerek, Perge ve Aspendos kentlerini yönetimi altına aldıktan sonra, Side üzerine yürüdüğü, Etenna, Gotenna, ve Erimna kentleri halkının İskender’in ordusunun gücünü öğrendikten sonra, Side’ye heyetler göndererek, İskender’in yönetimini kabul ettikleri bilinmektedir. Bu dönemde İbradı Bölgesi, Side, Aspendos ve Perge ile birlikte Makedonyalı komutanların yönetimi altına girmiş; bu istiladan sonra İbradı Yöresi, İÖ 223-212 yılları arsında Pers yönetimi altında kalmıştır.
Halen bu şehirden kalma Ormana ile Ürünlü arasındaki küçük bir piramit tepe üzerinde burç ve kale harabeleri ile bu tepenin eteklerinde bazı işlenmiş bina taşlarına işaret edilmektedir. Ama bu yerleşim yerinden geriye çok az eser kalmıştır. Tepenin şark tarafını Unulla Köyündeki Manavgat Irmağı’na doğru uçurum bu derenin hala iki tarafını aşındırmakta devam etmesinden anlaşılmaktadır. Bu tepe civarına, özellikle Çataloluk mevkiinde bina bakiyesi işlenmiş büyük taşlara ve kitabelere rastlanmaktadır.
Romalılar Döneminde İbradı Bölgesinde geniş sedir ormanları bulunduğu, bunların Roma İmparatoru Marc Antonius tarafından Cleopatra’ya armağan olarak verildiği ve bu bölge ormanlarındaki sedir ağaçlarının bu devirde büyük ölçüde tahrip edildiği, antik kaynaklarda söz konusu edilmektedir. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra, gerek Mısırlılar, gerek Kıbrıs Kralı Piyer, özellikle kereste ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bu yöreyi ellerine geçirmeye çalışmışlar, ancak yörenin sarp olması onların bu emellerini engellemiştir.
Roma’nın çöküşü sonunda yavaş yavaş ekonomik önemini yitiren Side Antik Kenti, 7-8. yüzyıllarda Arap donanmasının saldırıları ile karşı karşıya kalmıştı. İşte bu yıllarda Akseki ve yöresinde bulunan bu küçük kentlerde de kendilerini, Araplara karşı Side ile birlikte savaşmak zorunda hissetmişlerdi. Bu dönemde Arap akınları ancak, Erymna, Etenna ve Gotenna kentlerini etkilemiştir. Bu akınlar sırasında tamamen yakılıp yıkılan Side kenti halkının bir bölümü, bugünkü Antalya kentine, diğer bir bölümü ise, gerek Arap akınlarından, gerek sıtma salgınından korunmak gayesi ile, Akseki ve İbradı yörelerine göç etmek zorunda kalmışlardı. Bu dönemde İbradı Bölgesine göç edenler arasında Türkmenler de bulunmaktaydı.
Psidya Bölgesinde Termessos kentini kuran Solymer’in bu dağlık yöreye de girdikleri bilinmekte ise de, bu kent devletleri ile ilişkileri saptanamamıştır. Ancak Çukurviran’da görünen anıt mezarın Termessos’taki mezarlarla büyük bir benzerlik göstermesi dikkat çekicidir.
Ortaçağ’da insanlar her türlü tecavüzden korunmak için dik ve sarp tepelerde şehir ve kasabalarını kurmuşlardır. İbradı Bölgesi geçit vermez dağlar üzerindedir. Tahkim edilip de müdafaası temine müsait yerler İbradı çevresinde çok olduğu halde baki eserleri hala ayakta olan bir şehir veya kasaba harabesine İbradı’ da rastlanmamaktadır.
Türkler bölgeye 1071’den hemen sonra gelmiş olmakla birlikte bu ilk dönem pek bilinmiyor. Antalya’nın Türklerin tarihine asıl girmesi, XII. Yüzyılın ikinci yarısından sonra olmuştur. Burası 1147- 1448 Haçlıları için de önemli bir liman olduğundan, Türklerin dikkatini çekmiştir. Fakat asıl hareket daha sonra, II. Kılıçarslan döneminde başlamıştır. Bu dönemde Mübarzettin Er Tokuş ciddi bir haber- alma, bilgi toplama ve gelecekte yapılacak işler için hazırlıklar yapmıştır.
1176 yılında kazanılan Myrkiokephalon (Karamıkbeli) zaferinden sonra Türk akıncıları, Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Antalya ile bizzat ilgilendiler. Şehirdeki yönetim değişikliğinden istifade eden Sultan, tüccarların mallarına el konulmasını bahane ederek harekete geçti. İki ay süren kuşatmadan sonra şehir 5 Mart 1207 tarihinde fethedildi. Anadolu’ya çıkış kapısı olan Antalya’nın Türkler tarafından fethedilmesi, Kıbrıs’taki Frenkleri huzursuz etti. Yerli Rum halkın da tasvibini alan Kıbrıs Kralı Prince de Lusigea’da 1211 yılında şehre hücum ederek zapt etti. İşgal haberleri duyulmakla beraber, taht mücadelesi yüzünden Antalya ile ilgilenilmedi. Selçuklu Sultanı olan İzeddin Keykevus hemen sefer hazırlıklarına başladı. Hazırlıklar sonrası Antalya’yı kuşatan Sultan, 22 Ocak 1216 tarihinde ikici defa şehri fethetti.
1219 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı olan I. Alaeddin Keykubat, Mübarizeddin Ertokuş Beyi yeniden ordu genel komutanı olarak atadı. Selçuklu Sultanlarına hocalık yapan ve onları yetiştiren bu deneyimli askerden yararlanmak istiyordu. Gerçekten öyle oldu. Sinop limanı alındıktan sonra kısa zamanda hazırlıklar başlayarak Akdeniz kıyısında Antalya’dan başlayarak önemli bir konuma sahip Alanya Kalesi’nin alınması için karada ve denizde büyük hazırlıklar başladı.1221 yılında karadan ve denizden kuşatılan kartal yuvası görünümündeki (o zamanki adıyla) Korekesyon) kalesi kısa zamanda düştü.
Anadolu Selçuklu Hükümdarları bu dönemde Antalya ve Alanya’yı fethettiğine göre yöremizde 13. yy’da Selçuklu ve Türk hakimiyetini tanımıştır. Bu hususta İç Anadolu’yu Akdeniz’e bağlayan en kısa yolun Antalya- Konya arasındaki tarihi Kesik Beli yolu güzargahı üzerinde 40 km. ara ile Manavgat’ın Beydiğin köyünün Kargı Çayı kenarındaki Kargı Hanından sonra, İbradı’nın Ormana Kasabasında ki Eynif Mevkii’ndeki Tol Hanının, ilçe merkezinin Gembos ovasının Orta Badem Mevkiindeki kervansarayların Selçuklular devrinde yapılması bölgenin 13. asırda Türk hakimiyetine geçtiği ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
İbradı ve Akseki Bölgesi’ni Gündoğmuş üzerinden geçen yol Alanya’ya bağlamaktadır. Kesikbeli Yolu’da Konya Bölgesi’ni ve İbradı’yı Antalya’ya bağlamaktadır. Bu yollar yöre için çok önemlidir. Fetihlerde de bu yolların kullanıldığı söylenmektedir. Kesik Beli Yolu’da antik dönemden beri Konya Bölgesi ile Antalya’nın doğu bölgesini birbirine bağlama işlevi görmüştür. Kesikbeli yolu güzergahı Selçuklu Devleti’nin başkenti Konya ile Antalya Bölgesini (Antalya ve Alanya İskelesi) birbirine bağlamak için Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat tarafından yer yer eski yol sistemi kullanarak açılmıştır. Ayrıca İbradı’nın kuzeyinde Kesikbel mevkiinde ki kervansaraylar bu yörenin Selçuklu devri’nde de, bir ticaret yolu üzerinde yer aldığını kanıtlamaktadır. Bu dönemde Antalya’daki Selçuklu Emiri, bölgenin güvenliğini sağlamaktaydı. İzzeddin Keykavus döneminde Uç’ta görevlendirilen Mehmet Bey’in başkaldırması da bölgeyi ve bu arada İbradı yöresini de önemli ölçüde etkiledi. Selçuklular Dönemi’nde Sultan Alaeddin Keykubat zamanında Karaman oymağı Ermenak’a yerleşmişti. Beyliğin kurucusu ve beyliğe ismini veren Karman Bey’in oğlu Mehmet Bey 1261’de babası ölünce beyliğin başına geçti. Selçuklu Devleti’nin dağılmaya sürecinden yararlanan Karaman oğlu Mehmet Bey, 1297 yılında İbradı’yı da kendi topraklarına kattı.
Anadolu Beylikleri Döneminde Akseki ile birlikte İbradı ve Ormana’nın da Karamanoğlu Beyliği’ne bağlı kentler arasında önemli bir yeri olduğu anlaşılmaktadır. Antalya’da Olcayto Han adına basılan paraların İbradı ve Ormana’da kullanılması, 1316’da bu yörede İlhanlıların egemen olduğunu göstermektedir. Osmanlı Devleti kurulduktan sonra; Hamitoğulları, Karaman’da patlak veren olaylar sonucunda, Seydişehir ve Beyşehir yörelerinde yönetimi sağlayamayacaklarını anlayınca, bu yöreleri Osmanlı Devleti’ne satmışlardır. Ancak, Osmanlıların Balkan Savaşı’ndaki meşguliyetinden yararlanan Karamanlılar, yörenin bir bölümünü geri aldılar. I. Murat’ın Kosova’da Şehit düşmesinden sonra, Karamanlılar Yıldırım Beyazid’in üzerine yürüdülerse de başarılı olamayarak Kütahya yakınında yenildiler. Yenilerek dağılan Karamanlı Ordusu’nun yine ormanlık bölgeye doğru çekilmesi, İbradı ve Akseki yörelerinde karışıklıklara yol açtı. Daha sonra Timur’un torunu bu yöreyi yeniden Karamanlılara verdi. Çelebi Sultan Mehmet’in geri alma girişiminin ardından, II. Murat Dönemi’nde, çatışmalar yeniden başladı. Karamanlıların ayaklanmalarını bastırmak için, Rum Mehmet Paşa’yı gönderdi. Gedik Ahmet Paşa, Alanya, Akseki, İbradı Yöresini Osmanlı topraklarına kattı. İbradı, Osmanlı yönetiminde Akseki ile birlikte Karaman Sancağı’na bağlandı. Fakat Kıbrıs’ın alınmasında sonra, kıyıya yakınlığı göz önünde tutularak Akseki ile birlikte Kıbrıs’a bağlandı.
Halk arasında; İbradı’nın Osmanlılar devrinde, hükümet tarafından dışarıdan üç defa getirilerek yerleştirilmiş insanlar tarafından kurulmuş olduğu; bu yerleştirilmeden birinin Kanuni Sultan Süleyman devrine rastladığına dair yaygın bir söylenti vardır. Kanuni’nin İbradı ile tarihi ilişkisini kanıtlayacak bir belge bulunmamaktadır. Ancak Antalya Eski Belediye Başkanlarından İbradılı Hayret Şakrak’ın elinde, bir tarafında “Duru-Be-Fi-i İbradı” diğer tarafında da “Es Sultan İbn-i Sultan Es Süleyman Bin Selim” yazılı bir paranın mevcut olduğu söylenir. Şunu belirtelim ki; Osmanlı Padişahları hep hükümet merkezinde (İstanbul’da) para bastırmışlardır. Ancak, herhangi bir nedenle seyahat ettikleri zaman, gittikleri şehirlerde, gerekince para bastırırlar ve o paraya ziyaret ettikleri şehrin adını yazarlardı.
Kanuni’nin Rodos Adası’nın fethetmek için güney illerimize Muğla üzerinden inmiş olması, Padişah’ın İbradı’ya uğramadığını gösterir. Olsa olsa, bu para, yukarıda söylediğimiz bir takım insanların buraya yerleştirilmesiyle ilgilidir. 1695 (1111) de İbradı’da oturan naib (kadı vekili) ile Bab-ı Meşihat arasında olan haberleşmenin yapılışına bakılırsa; 17 asırda İbradı’nın oldukça gelişmiş önemli bir merkez olduğu sonucuna varılabilir.
Tapu Kadostro Umum Müdürlüğü kayıtlarında Evsat ve Bala mahalleleri ve etrafındaki fındık bahçelerinden bahsedilmektedir. Vakıf Kayıtlarında; Kuyucu İsa, Ayne, Hoca Musa, Şeyh Mehmet ve Mevlana Abdülkadir tarafından yaptırılan mescit, cami ve medreseler vardır.
İbradı ve çevresi Tanzimat’a kadar kaynaklarda Nevahi-i Alaiye olarak geçmiştir. Osmanlı’da önemli mevkilere sahip Minkarizadeler’in bazı kaynaklarda Alanyalı olarak gösterilmelerinin sebebi budur. İbradı Minkarizadeler’in buraya yerleşmeleri ile daha da canlanmıştır. Minkarizadelerin İbradı’ya yerleşmeleri hakkında rivayetler muhteliftir. Minkari Irak bölgesinde bir köy adıdır. Bunlar 16. yy’da ailecek Orta Asya’ya gelmişler ve Irak bölgesine yerleşmişlerdir. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında Yavuz’un ordusuna girmişlerdir. Mısır Seferinde gösterdikleri gayretler ve başarılar neticesinde Yavuz bunlara Teke yöresinde dirlik ve arazi vermiştir. Bu bölgeye yerleşmeleri bu sebeple olmuştur. Dolayısıyla bu aileden gelenlerin birçoğu Minkarlı anlamına gelen bir unvan kullanıyorlar. Bu rivayetlerin en kuvvetlisi, Oruç Ali sülalesinin Türkistan’dan Basra civarında Minkar köyüne geldikleri, oradan da Yavuz Sultan Selim’in ordusunda belli başlı seferlere iştirak ederek Alaiye sancak Beyi tayin edildikleri rivayet edilir. Sancak Beyinin Mısır kölemenlerinden Hayran’ın Kanuniye gönderdiği hediyeyi İstanbul’a götürdüğü söylenir.389 Minkarizade Yahya Efendi’de Kadı Paşa’nın amcasının soyundan gelmektedir. Yahya Efendi 16. yy’da yöreye yerleşen Mehmet Efendi’nin soyundan gelmektedir. Böyle bir akrabalıkları vardır. Bu aile de bunlar gibi birçok önemli şahsiyet yetiştirmiştir. Yahya Efendi’nin soyundan gelenler daha sonra da Selanik tarafl arına yerleşmişlerdir. Orada kalıyorlar. Yalnız 20. yy’da o sülalenin torunlarından bir kol aşireti yerleşmiş, birbirleriyle haberleşip görüştüklerini biliyoruz. Böylece 16. yy’dan bu yana devam eden bir bağın olduğunu tespit ediyoruz. Paşa da böyle bir ailenin çocuğudur.
17. asırda Antalya havalisine seyahat etmiş olan Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Akseki bölgesinden şu şekilde bahsetmektedir.(( … Kaza-i Alaiye, anın garp tarafında Kaza-i Duşenbih ve anın şimalinde Kaza-i İbradı, halen Şeyhülislam olan Zülfikari zadenin kasabasıdır ve Kaza-i Akseki cümle beş kazadır. Amma gayetle çengelistan ve sengistan ve sarp… haramili, kaplanlı ve adem arslanlı kazalardır…)) diye söz etmektedir.
18. ve 19. asırlarda İbradı, bir ilim ve zenginlik merkezi halini almıştır. Kasabada ilim son derecesini bulmuştur. İhtişamlı kadı konakları yaptırılmıştır. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa, Mısır Orduları ile İbradı’ya ilerlediği zaman, kılavuzlar İbradı üzerinde durdular. “Havali-i Mezkurun Kesret-i rical-i mühimmiye ve ilmiyeye ve fukahaya maliki, sahip ve fakat bir sengistan mahal” olduğunun söylenmesi üzerine, devletin kilit noktalarını elinde tutan bu kişilerin memleketlerinin hoş tutmanın lüzumu hatırlatılmış ve gerekince, zevattan faydalanmak düşüncesiyle bir zabit kumandasında 70-80 kişilik bir müfrezeyi İbradı’ya göndermiştir. Tecrübeli eşraf ve ayan, bu hareketi soğukkanlılıkla karşılamışlardır. Kendilerini oyalarken kış geldi,yollar kapandı gibi bahanelerle askerleri oyalamayı başarmışlardır. İlkbaharda da istilanın siyasi ve askeri sonucu belli olduğundan askerler öteye beriye dağılıp gitmişlerdir.
Osmanlı Devleti Dönemi’nde şimdiki vilayetler ile kazalar arasında yer alan sancaklar vardı. Teke (Antalya), Alanya, Isparta, Burdur, Konya’ya bağlı birer sancaktı. Ele geçen belgelerde Konya Vilayeti Teke sancağı İbradı Kazası denilmekte olduğuna göre, bir zamanlar İbradı’nın kaza olduğu, sonradan sancakların birer vilayet haline getirilmesinden sonra kaza merkezinin, nahiye ve köylerine göre daha merkezi vaziyette bulunan Akseki’ye alındığı anlaşılıyor.
Coğrafya
İlçe doğusunda Beratlı, Trabeza, Kurkur, Çuvallı, Aktepe; batısında Melik, Toka, Geçkar ve Çeçkar, Uluçukur. Kesik; kuzeyinde Zimbit, Obet, Gaydan, Uluçukur, Akpınar, Lök, Pınarcık, Enerli; güneyinde Katara, Karadağ, Akıncı, Kurtgediği dağları ile çevrilmiştir. Gembos ve Gemboğazı ovası İbradı nın kuzeyinde Dereköy ile Göynem ve İbradı arasındadır. Rakamı 130 metredir. Dağlardan inen sularla dolar göl halini alır. En kuzey ucu Taşköprü, en güney ucun da Başpayam İbradı belidir. Ortası, Ortapayam ve Erilikli adıyla anılır. Kapladığı arazi aynı bir bademi andırır. Bu ovanın genişliği 2 km. uzunluğu 15 km dir. Bir diğer ova olan Eynif Ovası Toka, Karadağ ve Cimriği Dağları arasındadır. Genişliği Gembos a yakındır. Üzümcü Ovası ise Başlar Köyü yakınında olup, İbradı nın Çukurviran Mahallesi yanındadır. Ekim ve meraya elverişli bir sahadır. Bu üç ovadan ilçede başka küçük çapta ovalar bulunmaktadır.
Ancak İbradı nın kendisi bir yayladır. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat ın İbradı yı yazlık konaklama yeri olarak kullandığı söylenir. Denizden yüksekliği 950 metre olan İbradı de yaz aylarında ortalama sıcaklık gündüz 30 derece gece ise 10 derecedir. Nem ise yok denecek kadar az olduğu için insan vücudunda terleme olmaz.
Yöre halkından özellikle hayvancılıktan geçimini temin edenler ise 1200-1500 metre yüksekliğindeki ardıç, sedir ve çam ormanlarıyla kaplı Sütleğen, Söbüce, Sülek, Elmaağacı yaylarına çıkmakta, buraların doğa güzelliğinin yanısıra serin havası ve soğuk kaynak suları ile insanların ilgisini çekmektedir. Çadırlı olarak kamp yapmak için ideal yerler, İbradı – Beyşehir yolu üzerindeki yaylalardır.
Bodamya dan başlayarak Gümüşdamla da (Zilan) İbradı konağı adındaki yerde çıkan pınarlardan meydana gelen ve Üzümdere önünden geçtikten sonra Unulla (Ürünlü) ile Menerye arasından geçerek, Manavgat a inen Manavgat Çayı bölgenin en büyük ırmağıdır. Bu ırmak üzerinde Üzümdere Köyü civarında Gavuryolu denilen yerde başka bir pınar suyunu alarak İbradı Değirmeni yanında epeyce çoğalmış olur. Irmak kenarında zeytin, incir gibi iklime has bitkiler yetişmektedir ve özellikle turistlerin ilgisini çeken Alabalık bulunmaktadır.
İlçede ayrıca turistik yönden önemli yere sahip olan Altınbeşik – Düdensuyu Mağarası vardır.
Ekonomi
Coğrafyanın verdiği zorluklar bölge insanının avantajı olmuştur. İbradılılar okumuşlar ve Osmanlıda Ardı ardına 3 şeyhülislam , bir çok kadı ve saray erkanı yetiştirmişlerdir. Ormana ise daha çok ticarete yönelmiş ve İstanbul’da özellikle kuruyemiş ve nalburiye ticaretinde söz sahibi olmuşlardır.
İlçenin dağlık bir bölgede bulunuşu hayvancılık faaliyetlerini geliştirmiştir. En çok beslenen hayvan kıl keçisidir. Tarımsal faaliyetlerde pazara dönük bir üretim yapılmamaktadır. Tahıl ve meyvecilik başlıca yer tutmaktadır. Yüksek kesimlerdeki ormanlardan kesim ve dikim işçiliği yapılmaktadır.
El sanatları alanında ilçede çok az sayıda kalaycı, bez dokuma, demircili, ahşap işleme esnafı sanatlarını icra etmeye çalışmaktadır.
Tarım
Üzümdere köyü daha çok tarımla uğraşmaktadır ve Irmak kenarında çok sayıda Alabalık üretim tesisi bulunmaktadır. Başlar Köyü hayvancılıkla uğraşmaktadır. Eynif ovasında mera ıslah çalışmasıyla bölge özellikle Ormana ve Başlar Köyünde hayvancılık potansiyeli ivme kazanacaktır.
Ürünlü köyünde son yıllarda sebzecilik faaliyetleri artmış, Sosyal Yardımlaşma Vakfınca da desteklenmektedir. İlçe merkezi, Ormana ve Ürünlü özellikle üzüm
yetiştirmeye çok müsaittir. İbradı’nın üzümü, pekmezi, ünlüdür. Üzüm çeşitlerinden Çavuş, Dimli Büzgülü, Beyaz Üzüm, Deve Gözü, Gelin Parmağı en ünlüleridir. Bu nedenle, İbradı’da ve Orman’da her yıl eylül ayının ilk haftasında Üzüm Bayramı yapılır. Yapımı tamamlanan 200 tonluk soğuk hava tesisi ile ürünler daha iyi değerlendirilecektir. İbradı pekmezi de markalaştırılmayı bekleyen bir üne sahiptir.
Son yıllarda SYDV destekli kesme çiçekçilik yapılmış, olumlu sonuçlar alınmıştır. Çok sıcak geçen yaz günlerinde sahilde yetiştirilemeyen kesme çiçek serin geçen yaz boyunca İbradı da yetiştirilmiştir. Çiçekçiliğin gelişmesiyle Antalya da çiçekçilik yeni bir konsept kazanacak ve Antalya 12 Ay boyunca çiçek yetişen bir üretim üssü olacaktır.
İlçede şeftali, kayısı, üzüm, armut, incir, nar, kiraz, vişne, dut, ayva, elma, ceviz, badem gibi meyvelerin tamamı yetişmektedir.
Çok ilginçtir yalnızca İbradı ve ormana merkezi kestane yetiştirmeye çok uygun bir karakter gösterir. 900 yaşında Arapastık kestanesi gibi çok sayıda kestane ağacı bulunmaktadır.
Turizm
İlçede turizm açısından değer taşıyan en önemli varlık 1994 yılında çevresindeki alanla birlikte milli park ilan edilen Altınbeşik Mağarası dır. Henüz Turizme açılmamış olan mağara bu haliyle bile yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.
İlçede Roma devrini ait olduğu tahmin edilen tarihi kalıntılarda bulunmaktadır. Ormana Beldesi Ürünlü Köyü arasında Roma dönemi Erimna Antik Kenti ile Çukurviran Mahallesi civarındaki kalıntılardan söz edilebilir.
İlçenin dağlık coğrafyası kendisine özgü doğal bir turizm potansiyeli oluşturmakta, özellikle safari turları ve günü birlik geziler için uygun bulunmaktadır. Yine İbradı Merkezi nde 7 adet tarihi konak koruma altına alınarak turizme kazandırılmıştır.
İbradı Antik Melas Irmağının çıkışına yakın dağlık kısımdadır. Vaktiyle Psidya sınırları buraya kadar uzanırdı. Psidya hudutları içinde olan Erimna şehrin meydana getirdiği Ormana Beldesi ile Unulla (Ürünlü) Köyü arasındaki küçük bir tepe üzerinde bazı burç ve sarnıç harabeleri ile çeşitli taşlara rastlanmaktadır. İbradı nın Çukurviran Soğukoluk ve Kayadibi mevkiilerinde Yunan Kadim devrine ait taş ve yapılara rastlanmaktadır. Eynif ve Kesik Beli yolu üzerinde Bahadır Oluğu Pınarı bir Selçuklu eseridir. Yine bu çevrede Tolhan canlılığını korumaktadır. İlçede 7 adet eski konak (ev) bir adet cami, bir mezarlık, korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarındandır. İbradı Mezarlığı Arkeolojik sit alanı kapsamında, Çukurviran Mahallesi ndeki anıt mezar, İbradı daki asırlık Arabastı Kestanesi ağacı da korunması gereken kültür ve tabiat varlıklarındandır.
İbradıHaritadaki Konumu
İbradıGörülecek Yerler
İbradıBuradan Katılabileceğiniz Turlar & Aktiviteler
Aramanızla eşleşen herhangi bir tur bulunamadı.
Filtreleme seçeneklerini değiştirerek tekrar deneyebilirsiniz.